ELAZIĞ TARİHİ

Elazığ, Doğu Anadolu da Tarihi Harput Kalesinin bulunduğu tepenin eteğinde kurulmuş bir şehirdir. Deniz seviyesinden 1067 metre yükseklikte bulunan şehir hafif meyilli bir zemin üzerindedir. Elazığ'ın yerleşim yeri olarak tarihi yeni olmakla beraber bölgenin tarihi oldukça eskidir. Bu nedenle Elazığ tarihini, Harput un tarihi ile birlikte ele almamız gerekir.

Mevcut tarihi kaynaklara göre Harput'un en eski sakinleri M.Ö. 2000 yıllarından itibaren Doğu Anadolu'ya yerleşen Hurrilerdir. Yine tarihi kayıtlara göre Hurrilerden sonra bölgenin Hitit hakimiyeti altına girdiğini görmekteyiz. Çok uzun sürmeyen Hitit hakimiyetinden sonra M.Ö. 9. Asırdan itibaren Doğu Anadolu'da devlet kuran Urartular Harput'ta uzun süre hüküm sürmüştür. Bugün bile tarihi heybetiyle ayakta duran Harput Kalesi Urartu devrinin izlerini taşımaktadır. Kale'de kaya içine oyulmuş merdivenler, tünel ve hücrelerle su yolu bulunduğu tespit edilmiştir. M.Ö. 9. Asırdan beri bu kalesiyle müstahkem mevkii olarak bilinen Harput, 4000 yıllık bir maziye sahiptir. Harput isminin ilk hecesi olan Har, taş (kaya) anlamına, son hecesi olan put (berd) ise kale anlamına gelmektedir. Günümüz Türkçesi ile Taş Kale anlamını taşımaktadır.

Harput'un tarihini derinliğine incelediğimizde, M.S. 1. asırdan 3. asra kadar, zaman zaman Romalıların siyasi ve askeri nüfuzunda kaldığını görmekteyiz. Ancak Romalıları Anadolu'dan çıkarmak için uzun ve çetin mücadeleler yapan Pontus Kralı Mithradates devrinde ve ondan sonraki zamanlarda bir takım eller değiştirdiği de bilinmektedir. Bununla beraber, Miladi 3. asırda, İmparator Dioclatianus zamanından itibaren Harput bölgesi tamamen Roma İmparatorluğuna bağlanmıştır. Daha sonra Sasanilerle, Bizanslılar arasında devam eden harplerde daima ihtilaf hududu olarak görülen ve zaman zaman Sasanilerin, zaman zaman Bizanslıların hakimiyetine girerek el değiştiren Harput'ta Bizans hakimiyetinin ilk devresi 7. asrin ortalarına rastlar. Ancak Hz. Ömer zamanında Suriye ve Irak'ı ele geçiren Arapların 7. asrin ortalarına doğru Harput ve çevresini de zapt ettiklerini görüyoruz. Bu şekilde başlayan Arap hakimiyeti, 10. asrin ortalarına kadar devam etmiştir. Romalılar devrinde olduğu gibi, Araplar devrinde de Harput'ta etkin bir ize rastlanmamıştır. Bölge, daha çok Bizans ve Arap siyasi ve askeri gücünün gövde gösterilerine sahne olmuştur.

Harput'un Bizanslıların hakimiyetine ikinci defa geçişi 10. asra rastlar. Bizanslıların İslam alemine karsı giriştikleri büyük seferlerin ilk hedefi daima Harput olmuştur. Nitekim, ilk taarruzda Bizanslılar Harput'u ele geçirmişler ve burada bir vilayet teşkilatı kurarak kaleleri tahkim etmişlerdir. Bizans tarihinde Harput, bugünkü söyleyişe çok yakın olarak "Harpote" diye geçmektedir. Aslında Harput bölgesi de "Mesopotamia" olarak adlandırılmaktadır. Harput'ta Bizans hakimiyeti aşağı yukarı 11. asrin sonuna kadar devam etmiştir.

HARPUT'UN TÜRKLERİN ELİNE GEÇİŞİ

Harput ve çevresi, 26 Ağustos 1071 Malazgirt muharebesinden sonra kesin olmamakla beraber 1085 yılında Türklerin eline geçmiştir. Bu ise Selçuklular devrine rastlamaktadır. Harput'un ilk Türk hakimi Çubuk Bey'dir. Çubuk Bey, burada diğer Selçuk ümerası gibi Selçuklu Sultanına bağlı olmak şartıyla bir Hükümet kurmuştur. Kendisine oğlu Mehmet Bey, halef olduğu içindir ki, Harput tarihinde bu devire "Çubukoğulları Devri" denir. Çubukoğulları ve onlarla birlikte gelen Türkmenlerin Harput halkının ecdadını teşkil ettiğine şüphe kalmamıştır.

Harput'un Türkler tarafından alınmasına kadar sadece müstahkem bir kale hüviyetinde kalan bu yer, Türklerle beraber büyüyen bir şehir haline gelmiştir. Çubukogulları devrinden sonra Harput'ta "Artukoğulları Devri" baslar. 12. asrin ilk yıllarında başlayan bu devir, 1234 yılına kadar devam etmiştir. Artukoğullarının, Türkmenleriyle beraber Doğu Anadolu'ya gelip yerleşmelerinden sonradır ki bir kolda Harput'a gelmiştir. Bunlara bu sebeple "Harput Artukluları" denmektedir.

Artukoğulları devrinde; adı hala Harput ve Elazığ'da anılan Belek (Balak) Gazi'nin Harput'un yetiştirdiği en ünlü Türk Fatihi olduğu bilinmektedir. (1965 yılında Harput Turizm Derneği tarafından Belek Gazi'nin, at üstünde güzel bir heykeli yaptırılmıştır.) Onun en önemli hizmeti, Haçlı seferleri sırasında görülmüştür. Selahattin Eyyubi ile mukayese edenler bile olmuştur. (Tarihçiler son araştırmalar ışığında Balak Gazi'nin asil isminin "Belek Gazi" olduğunu ifade etmektedirler.)

Balakgazi'den sonra 1185 yılına kadar Harput'ta yine Artukoğullarından gelen Prensler, hüküm sürmüşlerdir. Bunlardan Fahrettin Karaaslan'ında Harput tarihinde unutulmaz yeri ve eserleri vardır. Karaaslan 1148-1174 yılları arasında Harput'ta hüküm sürmüş ve burada bulunan Ulu Camiyi yaptırmıştır.

1234 yılında Harput'ta Artık Hanedanının hakimiyeti son bulur ve Harput Selçuklu Hanedanına ilhak olunur. Selçuklular devrinde Harput, bir Subaşı tarafından idare edilmiş ve bu devirde " Arap Baba Camii "ve bitişiğindeki türbe hariç önemli bir eser bırakılmamıştır.

 Anadolu Selçuklularının bölgedeki hakimiyeti sona erince, 14. asırda Harput'ta bir müddet İlhanlıların daha sonra da Dulkadiroğulları'nın hüküm sürdüklerini görüyoruz. Uzun sürmeyen Dulkadiroğluları devrinden sonra da Harput, 1465 de Uzun Hasan tarafından raptedilmiş ve 40 yil kadar Akkoyunlular'ın idaresinde kalmıştır. Akkoyunlular'dan sonra 1507 yılında Harput, Sah İsmail'in idaresine geçmiştir. 1516 yılında Çaldıran muharebesi'nden sonra Osmanlı ordusu tarafından fethedilmiştir.

Osmanlı İdaresine geçen Harput, başlangıçta Diyarbakır Eyaletine bağlı bir sancak halinde teşkilatlandırılmıştır. 1530 tarihli bir kayda göre Harput'ta o zaman 14 Müslüman, 4 ermeni mahallesi vardı. Kamus-ül-a'lam'a göre ise 19. Asrin sonlarında Harput'ta 2670 ev, 843 dükkan, 10 cami, 10 medrese, 8 kütüphane ve kilise, 12 han ve 90 hamam bulunmakta idi.

Yukarıda tarihi devirlerinden kısaca bahsettiğimiz Harput, birbirine benzeyen sebeplerle tarihe karışan birçok eski Türk şehirleri gibi nihayet terkedilmiş ve yerini bugünkü Elazığ'a bırakmıştır. Bugünkü Elazığ, II. Mahmut zamanında, 1834 yılında sark vilayetlerinde ıslahata ve devlet otoritesini yeniden kurmaya memur edilen Reşit Mehmet Pasa zamanında halk arasında " Mezra " denilen şimdiki yerine kurulmaya başlanmıştır. Ayni yıl içinde (1834) hastane, kışla ve cephane binaları yapılmış Vilayet Merkezi Harput'tan buraya nakledilmiştir. Bu nakilde Harput'un artık bir hudut şehri olmaktan çıkması, ana yollara sapa kalması, bilhassa kış mevsiminde ulaşım güçlüğü ve mezranın güzel bir şehir kurulmasına elverişli bulunmaması rol oynamıştır.

 Yeni kurulan şehir önceleri eyalet ve bilahare vilayet merkezi olmuş, bir ara Diyarbakır vilayetine bağlı bir Sancak haline gelmiştir. 1875'de Müstakil Mutasarrıflık, 1879'da da tekrar vilayet olmuştur. Osmanlı devletinin son yıllarında Malatya ve Dersim Sancakları da buraya bağlanmış 1921'de bu iki sancakta Elazığ'dan ayrılmıştır.

Sultan Addulaziz'in tahta çıkısının 5. yılında Hacı Ahmet İzzet Pasa devrinde buraya tayin edilen Vali İsmail paşanın teklifi ile 1867 yılında "Mamurat ül -Aziz" adı verilmiştir. Fakat telaffuzu güç olduğundan halk arasında kısaca "EL AZİZ" olarak söylenegelmiştir.

Atatürk'ün 1937 yılında şehire teşrifleri sırasında "Azık İli" anlamına gelen "ELAZIK" adı verilmiş, bu isim daha sonra "ELAZIĞ"a dönüşmüştür.


HARPUT VE ELAZIĞ ADININ KAYNAĞI

Asur ve Hitit yazılarında Harput'tan söz edilmektedir. Boğazköy'de bulunan Hititler'e ait çivi yazılı belgelerde Harput yöresine IŞUVA denildiği görülmektedir.M.Ö.19. uncu asırda bulunan Asurlar'a ait çivi yazılı Kapodokya metinlerinde KARPATA adıyla geçen yerin Harput olduğu söylenmektedir.Urarturlar döneminde Harput'a KARBERD denilmekte idi."KAR " taş, "BERD" ise kale anlamına gelmektedir.M.Ö.13. asra ait Hitit çivi yazılı bir vesikada Harput, HARPUTTAŞ olarak adlandırılmıştır. Vesikada Harputtaş ,Harziuna ülkesinin dört şehrinden birisi olarak gösterilmiştir.Harputtaş şehri ile bugünkü Harput'un aynı olduğu konusundaki fikri Prof.Bossert ileri sürmüştür.M.Ö.9. ve 8. yüzyılda Hitit kitabelerinde Harput'a HARPUTTAVANAS denilmektedir.

M.Ö.900-650 yıllarında Urarturlar Harput'a SUPANI adını vermişlerdir.Eski Yunan ve Romalılar bu kelimeyi SUPHANE ya da SOFEN şeklinde kullanmışlardır.Bununla beraber ünlü Alman Coğrafyacılarından "K.Ritter" Harput'un bütün SUPHANE eyaletinin merkezi olarak göstermekte ve bu fikri Lehman Haupt da muhtemel görmektedir.
Arap kaynaklarında Harput ve yöresi HİNZİT,Ermeni kaynaklarında ise HANDZİT olarak geçmektedir.Arap kaynaklarında İranlılar'ın zapt ettikleri ZIATA CASTELLUM denilen yerin Harput'tan başka bir yer olmadığı , ZİYATA kalesine Araplar'ın HISN-I ZİYAT dedikleri ,Ziyata'nın Ziyad'a benzetilmiş olduğu ve Castellumun'da Arapça kale manasına gelen HISN kelimesinin karşılığı olduğu muhakkakdır.

Harput bir zamanlar bu şekilde isimlendirilmiş ve Hısn-ı Ziyat ismi yakın asırlara kadar devam etmiştir.Bazı bilginler Hısn-ı Ziyat isminin yalnızca kaleye verildiği ,şehre ise HARTABIRT denildiği ve Arapça'ya bu şekilde ve bazende HATR-EL-BUYUT geçtiği ifade edilmektedir.

Harput'un Elazığ'a taşınmasıyla Elazığ'da oturan insanlar Harput'a yukarı şehir demeye başladılar.

Elazığ'ın Osmanlı Dönemindeki ilk adı Mezradır.Elazığ'ın Sultan Abdulaziz zamanında bayındırlaştığı ve buraya MAMURET'ÜL AZİZ yani Aziz'in yaptırdığı kent adı verilmektedir.Sonraları halkın ağzında daha kolay söylenebildiği için ELAZİZ olarak kullanılmıştır.17 Kasım 1937 'de ELAZİZ'e gelen Atatürk ,şehrin adının ELAZIK olmasını istemiş; Atatürk'ün önerisi ve bakanlar kurulu karari ile Elaziz,Elazık olarak değiştirilmiştir.Azık diyarı anlamına gelen bu kelime , söyleniş zorluğu nedeniyle 10 Aralık 1937 'de bir bakanlar kurulu kararı ile bugünkü söyleniş şekliyle kabul edilmiştir.


TURİZM

Elazığ, turizm potansiyeli yüksek olan bir ilimizdir. Târihî eserleri, tabiî güzellikleri ve zengin folkloruyla turisti çeken özelliklere sâhiptir.

Elazığ, tarihi eserleri, doğal güzellikleri, son derece gelişmiş ulaşımı, haberleşme imkanları, sağlık merkezleri, ülkemizin önemli barajları arasında yer alan Keban Barajıyla, Hazar Gölüyle, doğa harikası Buzluk Mağarasıyla, dini turizm açısından önem taşıyan türbeleriyle, Sağlık ve kaplıca turizmine uygun kaplıcalarıyla ve zengin folkloruyla, Türkiye'nin Turizm Sektörüne katkıda bulunabilen Doğu Anadolu'nun gelişen en büyük şehirlerinden biridir.

•  Elazığ İl Merkezi, 1879 yılında eski yerleşim merkezi olan Harput'tan şimdiki yerleşim merkezine "Mamurat-ül Aziz" ismi ile nakledilmiş, 1937 yılında Ulu Önder Atatürk'ün ilimize teşrifleri sırasında "Elazığ" ismini almış olup, İlin tarihi incelenirken de belirtildiği gibi bugün bir "Açık Hava Müzesi" özelliğine sahip olan tarihi Harput şehrinin turizm potansiyelinden başlamak gerekir.


ELAZIĞ İL SINIRLARI İÇERİSİNDE BULUNAN KÜLTÜREL VARLIKLAR

Harput Süryani Kilisesi: M.Ö. IV. YY. 30.05.1985'te tescil edilmiştir. Kalenin doğusunda yer almaktadır. Kapı üzerindeki Süryanice yazıt sökülmüş olup Elazığ Müzesine kaldırılmıştır.

•  Harput Arslanlı Camii (Esadiye Camii): 30.05.1985'te tescil edilmiştir. Artuklu çağı eseridir.

•  Harput Meydan Camii: 30.05.1985'te tescil edilmiştir. Osmanlı çağı eseridir.

•  Harput Dabakhane Mescidi: Aynı tarihte tescilli Osmanlı çağı eseridir.

•  Harput Hoca Hamamı: Klasik Osmanlı Hamamları tipidir.

•  Harput Kale Hamamı: Kalenin kuzeybatısındadır. Osmanlı çağı eseridir.

•  Harput Kızıl Hamam: Kaya Üzerine oturtulan dikdörtgen planlı klasik Osmanlı çağı eseridir.

•  Harput Yeni Hamam (Arslaniye Hamamı)

•  Harput Ulu Camii Çeşmesi

•  Harput Kurşunlu Camii Çeşmesi

•  Harput Yarıçavuş Çeşmesi: Osmanlı çağı eseridir.

•  Harput Meydan Çeşmesi: Osmanlı çağı eseridir.

•  Harput Üçlüleli Çeşmesi: Osmanlı çağı eseridir.

•  Harput Alaaddin Bey Çeşmesi

•  Harput Zeynep Çeşmesi: Osmanlı çağı eseridir.

•  Harput Dua Mezarlığı: Osmanlı çağı.

•  Harput Ahi Musa Mescidi ve Türbesi: Osmanlı çağı eseridir.

•  Harput İmam Efendi Türbesi

•  Harput Murat Baba (Şeyh Şerafeddin) Türbesi: Osmanlı çağı eseridir.

•  Harput Uryan Baba türbesi

•  Harput Meteris Mezarlığı: İki taş sanduka dikkat çekicidir. A – Sandukası Hicri 1283 tarihli, B – Sandukası Hicri 1202 tarihi vardır.

•  Elazığ IV. Sultan Murad Camii: Yapım tarihi 1635 Miladidir. Osmanlı Dönemi eseridir.

•  Elazığ Korgeneral Abdullah Alpdoğan 4. Müfettişlik binası: yapım tarihi 1938 – 39 olan erken Cumhuriyet dönemi eseridir.

•  Elazığ hükümet Konağı: 1896'da Vali Enis Paşa tarafından yaptırılmıştır. Osmanlı dönemi eseridir.

•  Elazığ Aslanpınarı Mekteb – i İdadi – i Hamidiye – i Mülkiye – i Şahane (Mülkiye İdadisi ve Sultaniye): Yapım tarihi 1885'tir. Osmanlı dönemi eseridir.

•  Elazığ Şehitliği

•  Elazığ Süryani Kilisesi: 19. YY. sonu yapılmış Süryani sanatını gösterir. Daha sonra un fabrikası olarak ta kullanılmıştır. Bugün restorasyonu beklemekte olan tescilli bir kültürel tarihi eserdir.

•  Baskil Katırhan: Kızıluşağı köyü sınırları içindedir. Tunç, Demir ve Ortaçağ kemik parçaları çıkmıştır.

•  Baskil Teslim Abdal Mezarlığı ve Türbesi: Tabanbükü (Şehhasan) köyündedir. Ahmet Yesevi soyundan gelen Teslim Abdal ve oğlu Seyit Kalender'in mezarı vardır.

•  Baskil Tabanbükü (Şeyh - Hasan) Köyü Garipler (Ahmet Yesevi) Mezarlığı: Selçuklu mimari üslubundandırlar köyün en eski mezarlığıdır. Mezarlığın ortasında Ahmet Yesevi ve onun soyundan gelen Derviş Ali'ye ait yan yana kare planlı iki türbe bulunmaktadır. Mezar taşında Hz. Ali oğlu Celal Abbas neslinden “Horasanlı Hoca Ahmet Yesevi” yazısıs bulunmaktadır.

•  Palu Eski Palu Kalesi: Urartu mimarisi üslubunda kral Manuas (M.Ö. IX. YY) yaptırdığı kaledir. Manias'a ait çivi yazıtı bir kaya kitabesi de kale de vardır.

•  Palu Alacalı Mescit: Osmanlı dönemi eseridir.

•  Palu Eski Palu Cemşit Bey Türbe ve Mescidi: XVI. YY. Osmanlı yapıtıdır.

•  Palu Eski Palu Merkez Camii: Osmanlı yapıtıdır.

•  Palu Eski Palu Köprüsü: 13. YY. başı Selçuklu – Artuklu eseridir. Fırat nehri üzerinde kalenin eteğindedir.

•  Palu Kilise: Orta çağ yapısıdır.Yalnız Naos kısmı ayaktadır.

•  Palu Küçük Camii

•  Palu Hamam: Yapım tarihi Hicri 1070 klasik oymalı hamam tipidir.Keban Denizli Kervansarayı: Selçuklu dönemi eseridir.

•  Keban Sarkıt Dikit Mağarası

•  Keban Yusuf Ziya Paşanın Kızının Türbesi: Osmanlı dönemi eseridir.

•  Keban Çeşme: Osmanlı eseridir.

•  Keban Kilise: Orta çağ yapısıdır.

•  Elazığ Merkez Bağlarca Köyü, Kurcebe Mevki tarihi yerleşim ve Kaya Mezarı. Kalkolikten Osmanlı dönemine kadar.

•  Elazığ Merkez: Vali Tevfik Gür'ün yaptırdığı eski Halkevi Binası (Mehmet Akif Ersoy Lisesi) yapım tarihi:1933

•  Elazığ Merkez Hacıseli Köyü kaya mezarı Urartu çağı Konglomera kayaya oyulmuş, tek odalı küçük ve basit kaya mezarıdır.

•  Elazığ Merkez Harput – Kürdemlik Köyü Kaya mezarı, Urartu dönemi yapısıdır.

•  Elazığ İçme – Genefik (Korucu) Köyü Kalesi: Urartu dönemi yapısıdır.

•  Hankendi Haroğlu (Sarıgül) Köyü Haroğlu Höyüğü: Keramik buluntuları yoğun Ortaçağ Kültürünü gösterir.

•  Hankendi Haroğlu (Sarıgül) Köyü Haroğlu Kalesi: Urartu – Roma ve yoğun Ortaçağ yerleşmesini gösterir.

•  Hüseynik Aslanpınarı Altı 8. Kolordu 1002 Akaryakıt Bölüğü: Yapım tarihi 1870 Osmanlı dönemi.

•  Hüseynik Aslanpınarı Altı Çeşmesi: Kitabelidir. Osmanlı Dönemi

•  Elazığ Merkez Tadım Köyü Kalesi.


HARPUT KALESİ (SÜT KALESİ)

Kale Harput'un güneydoğusunda ovaya hakim yalçın kayalar üzerinde bulunmaktadır. Coğrafi durumu bakımından tarih boyunca önemli bir kale olarak bilinmektedir. Kale'nin ön yüzü yaklaşık 75 - 80, güneyi 150 - 200, yanları ise 400 - 450 metre arasında olup, yüksekliği yer, yer değişmektedir. Kalenin asıl yapısı M.Ö. takriben 900. yıla aittir. Urartular devrinde yapıldığı bilinmektedir. Bu kale çeşitli tarihlerde onarımlar görmüş ve önemli ölçüde günümüze kadar gelebilmiştir


AĞA CAMİİ

Harput'a girişte ana yolun solunda yer alan bu caminin kubbesi çökmüş olup, yalnız zarif minaresi ayaktadır. Minare kare kaideli ve sekizgen gövdelidir. Harput müzesinde bulunan kitabesine göre 1559 yılında Pervane Ağa tarafından yaptırılmıştır. Cami minare dışında onarılarak 1998 yılında tekrar ibadete açılmıştır.


ULU CAMİİ


Harput'un en önemli ve eski yapısıdır. Dikdörtgen planlı, duvarları moloz taştan, kubbe, kemerler ve minare tuğladan yapılmıştır.

İki kapısı bulunmaktadır. Bugün, Kurşunlu Cami de bulunan minberi ise Türk ahşap sanatının şaheserlerinden biridir.

İki yanı birbirinden ayrı motiflerle süslü olup, kufi yazılar dikkat çekicidir. Artukoğulları dönemine ait olan bu cami 1156 - 1157 yıllarında Fahrettin Karaaslan tarafından yaptırılmıştır. " Bir zamanlar hanların, hamamların, külliyelerin ve yabancı kolejlerin bulunduğu devirlerin kültür merkezi Harput kentinde, tarihe, doğa olaylarına ve tüm güçlüklere rağmen ayakta kalan eserler, devrinin en güzel örnekleridir.

KURŞUNLU CAMİİ

Elazığ, Harput'ta bulunan Kurşunlu Cami, Osmanlı döneminde Çarsancak Beylerinden Osman Ağa tarafından 1738-1739 yıllarında yapılmıştır. Kitabesi okunamamıştır.

Kurşunlu Cami kare planlı olup, üzeri tromplu bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbe kasnağında dört pencere bulunmaktadır. Caminin önünde üç bölümlü bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Son cemaat yerinin sütunları hafif sivri kemerlerle birbirine bağlanmış olup, üç kubbe ile üst örtü tamamlanmıştır. Kubbelerin üzeri kurşunla kaplıdır.

Caminin mihrabı oldukça sade olup, dışarıya çıkıntılı bir niş şeklindedir. Osmanlı ağaç işçiliğinin güzel örneklerinden olan abanoz ağacından ahşap minberi Ulu Cami'den getirilmiş, Artuklu dönemi eseridir. Ulu camiye ait olan ve burada muhafaza edilen minber 4.

Murat tarafından hediye edilmiş olup, ağaç oyma sanatının örneklerinden biridir. Harim kapısı yonca yaprağı şeklindedir.

Minaresi kesme taştan ve oldukça kalın gövdeli, aynı zamanda da camiye oranla daha yüksek ve tek şerefelidir.


SARA HATUN CAMİİ

Elazığ, Sara Hatun Mahallesi'nde olan bu camiyi XV.yüzyılda Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan'ın annesi Sara Hatun ahşap bir mescit olarak yaptırmıştır. Bazı kaynaklarda bu mescidin yapım tarihi olarak 1465 yılı gösterilmektedir.
Cami Sultan III.Murad döneminde Hacı Mustafa isimli bir kişi

tarafından 1585 yılında onarılmıştır. Sultan Abdülmecid döneminde Harput Müftüsü Hacı Ahmet Efendi tarafından 1843 yılında yeni baştan yapılmış ve bugünkü halini almıştır. Bu onarımlar sonucunda yapı, özgün biçimini yitirmiştir.

Cami kare planlı olup, ibadet mekanının üzeri birbirlerine hafif sivri kemerlerle bağlanmış dört kalın sütun üzerine oturtulmuş bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbe dışında kalan bölümlerin üzeri ise tonozlarla örtülüdür. Caminin önündeki son cemaat yerinin ortasında kubbe, yanlarında da çapraz tonoz örtülüdür.

Mihrap beyaz kesme taştandır. Minberi de aynı şekilde beyaz taştan yapılmıştır. Caminin içerisinde ve ana kubbede geometrik ve bitkisel bezemeler görülmektedir. Kesme taş kaide üzerine oturtulan minare iki renkli kesme taştan yapılmıştır.

Bu caminin yanında başka yapıların olup olmadığı bilinmemektedir. Günümüze sadece cami ve çeşme gelebilmiştir.


ARAP BABA MESCİDİ VE TÜRBESİ
Elazığ, Harput'taki Arap Baba Mescidi'nin kitabesinden öğrenildiğine göre Anadolu Selçuklularından IV.Kılıçarslan'ın (1261-1266) oğlu III.Gıyaseddin Keyhüsrev (1266-1281)

Ezamanında, 1279 yılında yaptırılmıştır. Bununla beraber kitabesinde banisinin Yusuf İbn-i Arapşah olduğu belirtilmiştir.

Mescit 6.50x6.50 m. ölçüsünde kare planlıdır. Üzeri kubbeli olup, Selçuklu döneminde çok sık kullanılan üçgenlerle kubbeye geçilmiştir. Mescidin en önemli yeri 2.50 m . genişliğinde ve 1.50 m . yüksekliğindeki tamamen çini kaplı mihrabıdır. Bu çinilerde lacivert ve firuze renkler hakim olup, geometrik bezeme ön plandadır. Bunun yanı sıra palmetler, lotuslar ve arabesk motifleri de dikkati çekmektedir. Mescit içerisinde mihrap dışında başka çini izlerine rastlanmamaktadır. Ancak, yörede yaşayanlar kubbeye geçişi sağlayan üçgenlerin de tamamen çini ile kaplı olduğunu belirtmişlerdir.

Mescidin kapısı yanında, duvara bitişik olan minaresi uzun süre toprak altında kalmıştır. Minarenin toprak altında kalan bölümleri 1964 yılında yapılan kazılarda bütünüyle ortaya çıkarılmıştır. Oldukça kalın gövdeli olan minarenin bir bölümü de kısmen yıkılmıştır. Alttan beş sırası taş ve alçı sıvalı olan minare üzerinde çinili bir de yazı frizi bulunmaktadır. Ancak bu friz harap olduğundan okunamamıştır.

Mescidin yan tarafta kapısı bulunan zemininde Arap baba'nın mezarı bulunmaktadır. Üzeri tonozla örtülü olan bu mezarda ahşap bir sanduka vardır. Mescidin kitabesinde de ismi geçen Yusuf İbn-i Arapşah burada gömülüdür. Halk arasında Arap Baba ismi ile tanınan bu kişinin yörede yaygın bir de efsanesi bulunmaktadır.

Bu efsaneye göre; Harput'un en görkemli zamanında, yaz aylarında şiddetli ve dayanılmaz bir sıcaklık başlamıştır. Bu sıcaklık öylesine artmış ki topraklar, tepeler çatlamış ve kuraklık bütün Harput'a yayılmıştır. O günlerde bir kadının rüyasında; Arap baba'nın başını sandukasından çıkarıp dereye atacak olursa yeniden yağmurun yağacağı ve kuraklığın önleneceği söylenmiştir. Bu kadın aynı rüyayı devamlı olarak her gece görmeye başlamış ve aynı sözler kendisine tekrar edilmiştir. Öte yanda Harput'taki sıcaklık da her geçen gün biraz daha artmıştır. Sürekli olarak aynı rüyayı gören kadın bir gece Arap Baba'nın başını sandukasından almış ve dereye atmıştır. Bunun üzerine şiddetli yağmurlar başlamış ve şehri seller götürmüştür. Bu kez kadının rüyasına Arap baba'nın kendisi girmiş ve ona; “Sandukamdan alıp dereye attığın başımı bana geri ver. Eğer geri vermeyecek olursan yağmurlar durmayacak ve felaketler bu kentte birbirini izleyecektir.” Demiştir. Bundan korkan kadın dereye koşmuş, Arap baba'nın başını bularak sandukasına koymuş. Bunun üzerine yağmur bir anda kesilmiş ve Harput'ta yaşam normale dönmüştür.

Günümüzde Arap Baba'nın sandukasında Arap Baba'nın başı gövdeden ayrı yan tarafta bulunmaktadır.

ANKUZU BABA TÜRBESİ

Harput'un beş kilometre doğusunda kendi ismiyle anılan "Ankuzu Tepesi"nin üzerinde medfundur. Kayalarla kaplı bulunan bu tepe Harput çevresinin en yüksek yeridir. Türbe bu tepenin en üst kısmında bulunan bir düzlük üzerindedir. Duvarları taşlarla ve betonla örülerek İnşa edilmiş, tavanı ise eğimli bir beton tabiiye ile ka­patılmıştır.

Oldukça küçük olan Ankuzu Baba Türbesi tek mekânh olup, elektriği ve suyu yoktur. Ayrıca türbeye herhangi bir şekilde taşıt yolu yapılmamıştır.

ANKUZU BABA KİMDİR?

Harput'ta tarihi bilinmeyen türbelerden birisi de "Ankuzu Baba" türbesidir. 16. Yüzyılda türbenin hemen yanıbaşmda bir zaviye olduğu çeşitli kayıtlarda geçer. Bugün bu zaviyeden hiç bir eser kal­mamıştır. Evliya Çelebi meşhur "Seyahatname"sinde bu zaviye ve türbeden bahseder. Burası Osmanlı Dönemine ait çeşitli kayıtlarda değişik isimlerle anılmıştır. Başvekalet Arşivi tapu defterinde "Ey Kuzu" denildiği gibi Hicri 1115 tarihli bir başka vesikada da "Aynül Kuzat" olarak isimlendirilmiştir. Bazı rivayetlere göre onun 8. ve 9. yüzydlarda Arap-Bizans savaşları esnasında Arap ordu­larına katılan bir asker olduğu ve burada şehit düştüğü belirtilir, kuzu Baba Dağı'nın yamacında bulunan bir kaya üzerindeki at nalına benzeyen çukurluğun Ankuzu Baba'nın atının izi ve taşlar üzerinde bulunan kırmızı lekelerin de Ankuzu Baha'nın yaralarından damlayan kan izleri olduğu yolunda bazı efsaneler anlatılır.

Harput çevresinde Ankuzu Babayla ilgili anlatılan bazı keramet­ler halkın buraya karşı gösterdiği ilginin boş olmadığına işarettir. Ishak Sunguroğlu'nun "Harput Yollarında" isimli eserinde bu­rasının çok eski yıllarda daha çok ziyaret edildiği, burada halkın piknik yapıp, kurbanlar kestiği anlatılır. Bugün bu ziyaretgâha araba yolunun olmaması, ayrıca ziyaret çevresinde içme suyunun bulunmaması bu ziyaretçi sayısını oldukça düşürmüştür.

MANSUR BABA TÜRBESİ

Harput'ta kaleye giden yolun solunda, Sarahatun Caminin kuzeyinde bulunmaktadır. Sekizgen planlı, kaide kısmı kesme taştan yapılmıştır. İki katlı anıtsal bir yapıdır. Yapının Artukoğulları devrine ait olma ihtimali kuvvetlidir. Türbede Mansur Baba, eşi, oğlu ve kızına ait olduğu sanılan dört sanduka bulunmaktadır.


AHİ MUSA TÜRBESİ

Yıkılmış ve harap durumdayken yeniden yaptırılarak ziyarete açılan bu mescidi Ahi Musa Hervi (Herdi) namına bir zat yaptırmıştır ki kendisi Emirüşşehir bi Harputi namıyla anılan meşhur bir mücahit ve Fatih'in neslinden gelmiştir. Türbede üç mezar bulunmaktadır. Mezarlardan birisi Esseyyid Hasan'a üçüncüsü de Seyyid Ahmed'e ait olduğu rivayet edilmektedir.


HARPUT SÜRYANİ KADİM MERYEM ANA KİLİSESİ

Tarihi Harput şehrinde M.S. 179 yılında yapılan Meryem Ana Kilisesi, Harput kalesinin doğusunda bulunmaktadır. Zemini ile arka duvarını Harput kalesinin üzerine yapıldığı kaya teşkil etmektedir. Kilise 150 m2 büyüklüğünde taştan yapılmıştır. 1999 yılında bakımı yapılarak kilisenin zemini taşla döşenip, iç ve dış aydınlatması sağlanarak ibadet ve ziyarete açılmıştır.


BELEK GAZİ ANITI

1964 yılında Elazığlı heykeltıraş Nurettin Orhan tarafından yapılmıştır. Balakgazi parkı içerisinde bulunan bu anıt Oğuzların Kayı boylarından ve Sultan Alparslan'ın kumandanlarından olan Artuk Bey'in torunu (Behram Bey'in oğlu) Belek Gazi'ye aittir.


ÇUBUK BEY ANITI

Harput'taki Ulu Cami avlusunda bulunan anıt Elazığ Belediyesi Tarafından heykeltıraş Nurettin Orhan'a yaptırılmıştır. Harput'un ilk Türk hakimi Çubuk Bey'i kompoze etmesi nedeniyle bu anıt, Harput'u ziyaret edenler tarafından ilgi ile izlenmektedir.


HOCA HASAN HAMAMI

Günümüze kadar gelmiş olan klasik Osmanlı tipi hamamlarımızdan biridir. Soyunma, ılıklık ve yıkanma yerlerinden meydana gelmiştir. İki giriş kapısı bulunmaktadır. Doğu kapısının kubbeli oluşu dikkat çekicidir. Soyunma yeri kare planlı ve üzeri kubbe ile örtülüdür. Tamamen yıkılmış olan ılıklıktan yıkanma yerine geçilir. Yıkanma yeri dört eyvanlı, ortası büyük kubbeli ve köşelerindeki halvetlerden meydana gelmiştir. Ağa Cami'nin doğusunda bulunmaktadır.


BUZLUK MAĞARASI

Buzluk mağaraları tarihi Harput beldesinin kuzeydoğusunda Elazığ'a 11 km . uzaklıktadır. Buzluk mağaralarının, jeormofolojik yapısı nedeniyle burada gerçekleşen klimatolojik şartlar ve hava sirkülasyonu özelliğinden dolayı yaz ayları içinde doğal olarak tabakalar sarkıt ve dikitler halinde hatta bazı kısımlarında bal peteğini andıran buz tabakaları oluşmaktadır. Kış aylarında ise tam tersine

sıcak hava oluşur. Mağaranın tarihinin Harput'un tarihi kadar eski olduğu, Harput'un ilk sahipleri olan Urartular dönemine kadar uzandığı salnamelerden bilinmektedir.

CEMŞİT BEY HAMAMI

Sarahatun Cami, bitişiğinde klasik tipte bir Osmanlı yapısıdır. Soyunma yeri kare planlı, üzeri kubbe ile örtülü olup, iki kapısı mevcuttur. Hamamda yıkanma yeri ve halvetler bulunmaktadır. Bu yapı Yavuz Sultan Selim'in Sipahi beylerinden olan Cemşit Bey tarafından yaptırılmıştır. Bugün hizmet verebilecek durumdadır.


HARPUT DABAKHANE SUYU

Elazığ'a 5 km . uzaklıkta bulunan Harput'ta kalenin kuzeyindeki dere içerisinde yer alan ve turistik bir görünüm arz eden Dabakhanede üç kurna mevcut olup kurnalar biri birileriyle bağlantılıdır. Kurnaların içerisindeki sular sürekli yenilenmektedir. Sıcaklığı 5oc olan su renksiz, kokusuz, berrak, içme suyu kriterlerine uygun olup, iletkenliği 410 mg ve PH 7.9'dur. İçerisinde sodyum, potasyum, karbonat, sülfat, klorür, iyodür, amonyak, nitrat ve nitrit bulunur. Dabakhane suyunun, mide, bağırsak, karaciğer, hastalıkları ile ruhi depresyonlara iyi geldiği bilinmektedir.

Yıldız Bağları Mah. Bahçe Sk. No:22
23100 ELAZIĞ / TÜRKİYE
Tel: 0.424.218 66 66
Fax: 0. 424.212 40 00
www.subartuhotel.com
E-mail: info@subartuhotel.com
  © 2010 Tüm Hakları Subartu Hotel'e aittir.
Tasarım: Nirvana Tanıtım